21.3.11

İz...

“Şişedeki etikete şöyle bir bakarsın. İlk izlenim önemlidir. Sonra açarsın şişeyi, hava almasını sağlarsın. Biraz beklersin. Kadehe doldururken ihtişamı çarpar gözüne. Sallarsın kadehi, izini bırakır geçtiği yerde. Kırmızı yollar çizer kendine. Koklarsın sonra. Afrodizyak etkisi sarar seni hemen. İçine çektikçe, bütün bedenini, başını döndürür. Daha fazla karşı koyamazsın. Küçük bir yudum alırsın. O yudum ağzında bir şenlik yaratır. Yutarken, bedeninde, damarlarında aktığını hissedersin. Seni tamamen etkisi altına almıştır. Bir yudum yetmez artık sana damağında o tadı bıraktıktan sonra.

İçtikçe kendini daha iyi hissettiğin için durmak istemezsin. Bir kadeh daha, bir tane daha… Bedenindeki bütün kaslar gevşemiştir. Hareket etmeye gücün kalmaz. Aklını, ruhunu çalmıştır senin. Benliğini ele geçirmiştir. Bağlanırsın.

Aradan zaman geçer, aklına gelir. Durup dururken ne alaka şimdi diye kızarsın kendine. Ama uzaklaşmaya çalıştıkça daha çok çeker seni kendine. Damağında bıraktığı tadı unutamazsın hiç. Dönüp dolaşıp yine aynı yere dönersin. Tekrar aklını alacağını bile bile gidersin. Korkmazsın çünkü. Üzerinde bıraktığı etki hoşuna gider. Daha önce böyle olmamıştım hiç, bu farklı dersin. Kendinle savaşmayı bırakıp içmeye başlarsın. Sen kendini ona teslim ettikçe o değiştirmeye başlar seni. Özgür kılar, zihnini açar. Dibini görürsün yine şişenin. Etraftakiler senin bu mahmur halini anlamayacaklar diye inanırsın. Oysa o dudaklarında bırakmıştır, her yudumda içtiğin aşkın izini.”

“Şarap gibi kadın” cümlesine bakıyorum da şöyle bir, baya güzel bir iltifatmış…

1 yorum:

  1. galiba daha güzel anlatılamaz, şaraba olan tutkumuz, kadına ise olan aşkımız ...

    YanıtlaSil